Kitap İncelemesi | “Kumral Ada - Mavi Tuna” - Buket Uzuner
Benim için bu kadar özel olan bir kitap dururken bir diğeriyle başlayamazdım.
Öncelikle şöyle bir parantez açayım; eğer yazarın diğer kitaplarını okuyup kendinize uygun bulmadıysanız, onların etkisinde kalmadan bu kitabı okumanızı öneririm.
Kitap; ünlü bir çiftin kızı olan Ada'nın Kuzguncuk'a, Tuna ve Aras adlı iki kardeşin yaşadığı mahalleye taşınmasıyla başlıyor. Çocukluk yıllarından yetişkinliklerine, hayatlarının aşk ve acıyla nasıl değiştiğini anlatırken; senkronize olarak, hikayeyi bizzat kendisinden dinlediğimiz Tuna'nın günümüze yakın bir zamanda dahil olduğu iç savaşı anlatıyor. 1997 yılında yayımlanmış ve 1998’de İstanbul Üniversitesi En İyi Roman ödülünü kazanmış.
Ben bu kitabı bir çocuğun (daha sonraysa bir adamın) kendi zihnindeki savaşın hikayesi olarak görüyorum. Aynı zamanda bende her karakterin davranışlarının arkasında yatan sebepleri ayrı ayrı inceleme isteği uyandırıyor. Bu sebeplerle her okuyanın kendine göre konusunu seçebileceğine ve tanımlayabileceğine inandığım bir kitap bu.
Aşkı anlatan herhangi bir roman gibi olmadığı okunur okunmaz anlaşılıyor. Çocuksu, naif, yalın ama bir o kadar da karmaşık… Hayatlarının dönüm noktaları da okuyanı hayrete düşürecek kadar acı ve hüzün dolu. Çocuksuluğun içinde bile gerçekleri öyle yoğun serpiştirmiş ki yazar, karakterler okunduktan yıllar sonra bile zaman zaman akla düşüyor. Yetişkinliğe adım atma zamanı gelip çatıp, farklı yerlere ve farklı hayatlara sürüklendiklerinde bile hissiyatların aynı kalabileceğine yapılan vurgu kitabın özel noktalarından biridir bana göre. Ayrıca yazarın, karşı cinsin düşüncelerini bu kadar düzgün ifade edebilmesine her okuduğumda hayran kalıyorum.
Şair Dayı kitapta; "Aşkın binbir türlüsü vardır." diyor. Benim için bu cümlenin güzelliği, her diyalogun arkasından göz kırpabilmesinde saklı.
ANEKDOTLAR
- Bu kitabı ilk okuduğumda 14 yaşındaydım. İç savaş bölümlerini geçerek okurdum hep, çocuk aklı. (Vampirli aşk romanları kaçabilirdi sonuçta) Lise yıllarımda tekrar okuduğumda daha bir etkiledi beni. Hem hala içinde çocukluğundan bir parça var, hem de gençliğinin baharındasın. Sanırım en çok bu dönemde etkilenilebilir bu kitaptan.
- Ada mı olmak isterdim yoksa Tuna mı diye düşünmüşlüğüm var. Eskiden hep Ada olmak isterdim, biri tarafından onun kadar güzel betimlenebilmek. Ama sanırım büyüdükçe aslolanın kendi hisleri ve kendi güzelliği olduğunu anlıyor insan. Bu yüzden şimdi düşündüğümde Tuna olmak isterdim diyorum, onun kadar güzel kalpli bir insan olup onun kadar güzel sevebilmek. Sonradan okudum ki, Buket Uzuner bir söyleşide "Siz Ada mısınız?" diye soran gazeteciye "Hayır ben Tuna'yım" cevabını vermiş. (Buraya o tatlı yanaklı gülücükten gelecek)
- Aras! En çok etkilendiğim kurgusal karakterlerden biridir ve kendisi hakkında sadece bunları yazıp susmak istiyorum. Okuduğunuzda anlayacağınızı düşünüyorum.
- Buket Uzuner kitabı şair Attila İlhan'a ithaf etmiş. Bu yüzden Ada'nın dayısı şair Doğan Gökay'ın Attila İlhan, annesinin Çolpan İlhan, babasının da Sadri Alışık olduğu düşüncesi kitabı okurken kafanızı meşgul edebilir.
- Bunca yıl sonra hala bir bakkalda Mabel sakızı gördüğümde gülümserim.
- Hala Kuzguncuk'a gidemedim. İsmet Baba'da oturup, yan tarafımda bağcıklarından astığım o converse* dururken boğazı izleyemedim. Hayat koşturmacasında geri plana atılan hayaller... Bunu kendime not düşüyorum, en yakın zamanda gideceğim.
Kitaptan, konuya çok uyduğunu düşündüğüm bir alıntı ile veda edeceğim sizlere.
"Düşümüzde düş gördüğümüzü görmeye başlayınca uyanma zamanı yakındır." (Friedrich Leopold Novalis)
Çocukluğunu içinde yaşatan her yaştan herkese selam olsun.
*: Kitaptan bir alıntı.
Hiç yorum yok: