Film İncelemesi | Kral Arthur: Kılıç Efsanesi | Hikaye, Oyuncular ve Fotoğraflar
Sinemaya gider gitmez unutmayayım diye paylaşmak istediğim, yepppyeni bir film ve yepppyeni bir yazı ile karşınızdayım. Bugün, bir İngiliz efsanesi olan Kral Arthur'u konuşacağız.
Kılıç Efsanesi filminde ilk fark ettiğim, hikaye büyüyle çok fazla iç içe olsa da, bunların abartı işlenmemiş olduğu. Filme giderken başrolde çok sevdiğim oyuncular olduğu için hevesliydim, beğenmek istiyordum ama aşırı fantastik ve bilgisayar yapımı bir şey göreceğim endişesi vardı. Ve Guy Ritchie sağolsun; şakalarla, güzel dövüş sahneleriyle, değişik kamera çekimleriyle konuyu çok farklı yorumlamış. Bu sebeple filmi hiç tahmin etmediğim şekilde beğendim. İngiliz aksanları da cabası... Ne varsa İngilizlerde var cidden.
Arthur rolünde Charlie Hunnam'ı görüyoruz. Kendisini en sevdiğim dizilerden olan Sons of Anarchy'den, Green Street Holigans'tan falan tanıyoruz. Filmde gerçekten harika oynamış, yaşlandıkça geliştirmiş yeteneğini.
Yine başroldeki bir isim; Jude Law. Arthur'un amcası ve dönemin kralı Vortigern rolünde. Onun için yaşlandıkça kendini geliştirmiş demeyeceğim çünkü kendisi zaten mükemmel bir oyuncu. Kötü rollere o kadar yakışıyor ki, böyle şeytansı bir rolde muhteşem olmuş. Filmde olsam onun korkusundan etliye sütlüye bulaşamaz, sürekli haşmetli kralımıssss diye reverans yapardım valla.
Truva'da Hektor olarak tanıdığımız Eric Bana, burda Uther Pendragon rolünde. Bu adamın ismini ne zaman duysam bugün bana, yarın sana esprisi yapmamak için kendimi zor tutuyorum.
Game of Thrones'ta her taşın altından çıkan "Serçeparmak" Aidan Gillen da eksik kalmamış, ve yine badass bir rolle karşımıza çıkmış.
Film adeta bir ünlüler geçidi. Gladyatör ve Kanlı Elmas'ta oynayan Djimon Hounsou, yine Green Street Holigans'ta oynayan Geoff Bell, Cara'nın ablası Poppy Delevigne veeee minicik bir rolde bize çok büyük sürpriz olan birrrrr... David Beckham!
Filmle ilgili en hoşuma giden şeyler; espriler, kamera geçişleri, olayların anlatımı ve görseller. Bir de büyücü kız. Konuşmasını falan çok sevdim kızın, çok mistik. Sonra baktım ki Barcelona doğumluymuş, daha bir sevdim maşşallahhh.
Uzun lafın kısası, fena bir iş olmamış, izlemenizi öneririm. İzleyenler lütfen düşüncelerini yorum olarak bırakmayı unutmasın, film önerecek olan varsa onu da bekliyorum, dizim filmim kalmadı izleyecek.
Zevki kaçmasın diye sadece filmin oyuncularından bahsedecektim ama zaten yeni bir hikaye değil, o yüzden bu ilginç efsanenin spoilera girmeyeceğini düşündüğüm kadarını sizlerle paylaşmak istiyorum. Yoook ben hiçbir şey öğrenmek istemiyorum zevki kaçar diyen olursa burada sayfayı kapatıp izleyebilir.
Şööyle başlayayım: Hikayenin temeli Excalibur isimli büyülü ve inanılmaz güçlü bir kılıca dayanıyor.
Efsaneye göre; tahtta Arthur'un babası Uther Pendragon varken bazı olaylar meydana geliyor. Bu olaylar sebebiyle, gölgeler ardından kralı korumakta olan Merlin isimli bir büyücü de Kral Uther için çok özel bir kılıç dövüyor.
Bu kılıç Uther'ın elindeyken ultra güçlü oluyor ve herhangi bir ölüm kalım durumunda sadece Pendragon kanına sahip biri tarafından aktive edilebiliyor. (Varisi varsa ona, yoksa kan bağı olan birine geçiyor kılıç.) Koskoca efsaneyi de öyle bir anlattım ki banka hesabı aktive ediyorlar sanki.
Kral Uther'ın ölümünden sonra kılıç bir kayaya saplanmış halde kalıyor ve bunu da Uther'ın varisi dışında kimse oradan çıkaramaz. (Kayaya saplanmış kılıç bölümünü duymuş olmanız muhtemel)
Film de bu konudan yola çıkarak Arthur'un doğuştan hakkı olan krallık için savaşını anlatıyor.
Şööyle başlayayım: Hikayenin temeli Excalibur isimli büyülü ve inanılmaz güçlü bir kılıca dayanıyor.
Efsaneye göre; tahtta Arthur'un babası Uther Pendragon varken bazı olaylar meydana geliyor. Bu olaylar sebebiyle, gölgeler ardından kralı korumakta olan Merlin isimli bir büyücü de Kral Uther için çok özel bir kılıç dövüyor.
Bu kılıç Uther'ın elindeyken ultra güçlü oluyor ve herhangi bir ölüm kalım durumunda sadece Pendragon kanına sahip biri tarafından aktive edilebiliyor. (Varisi varsa ona, yoksa kan bağı olan birine geçiyor kılıç.) Koskoca efsaneyi de öyle bir anlattım ki banka hesabı aktive ediyorlar sanki.
Kral Uther'ın ölümünden sonra kılıç bir kayaya saplanmış halde kalıyor ve bunu da Uther'ın varisi dışında kimse oradan çıkaramaz. (Kayaya saplanmış kılıç bölümünü duymuş olmanız muhtemel)
Film de bu konudan yola çıkarak Arthur'un doğuştan hakkı olan krallık için savaşını anlatıyor.
Arthur'un hikayesiyle ilgili daha önce bir çok film çekildi. Ben çok eskiden dizisini izliyordum, hikayeyi oradan öğrenmiştim. Dizinin ismi Merlin'di ama o biraz farklıydı, orada Merlin Arthur'un babasını değil Arthur'u koruyordu ve konu daha kurgusal ve espritüeldi. Büyülü ögeler de daha fazla işleniyordu.
Kılıç Efsanesi filminde ilk fark ettiğim, hikaye büyüyle çok fazla iç içe olsa da, bunların abartı işlenmemiş olduğu. Filme giderken başrolde çok sevdiğim oyuncular olduğu için hevesliydim, beğenmek istiyordum ama aşırı fantastik ve bilgisayar yapımı bir şey göreceğim endişesi vardı. Ve Guy Ritchie sağolsun; şakalarla, güzel dövüş sahneleriyle, değişik kamera çekimleriyle konuyu çok farklı yorumlamış. Bu sebeple filmi hiç tahmin etmediğim şekilde beğendim. İngiliz aksanları da cabası... Ne varsa İngilizlerde var cidden.
Arthur rolünde Charlie Hunnam'ı görüyoruz. Kendisini en sevdiğim dizilerden olan Sons of Anarchy'den, Green Street Holigans'tan falan tanıyoruz. Filmde gerçekten harika oynamış, yaşlandıkça geliştirmiş yeteneğini.
Yine başroldeki bir isim; Jude Law. Arthur'un amcası ve dönemin kralı Vortigern rolünde. Onun için yaşlandıkça kendini geliştirmiş demeyeceğim çünkü kendisi zaten mükemmel bir oyuncu. Kötü rollere o kadar yakışıyor ki, böyle şeytansı bir rolde muhteşem olmuş. Filmde olsam onun korkusundan etliye sütlüye bulaşamaz, sürekli haşmetli kralımıssss diye reverans yapardım valla.
Game of Thrones'ta her taşın altından çıkan "Serçeparmak" Aidan Gillen da eksik kalmamış, ve yine badass bir rolle karşımıza çıkmış.
Film adeta bir ünlüler geçidi. Gladyatör ve Kanlı Elmas'ta oynayan Djimon Hounsou, yine Green Street Holigans'ta oynayan Geoff Bell, Cara'nın ablası Poppy Delevigne veeee minicik bir rolde bize çok büyük sürpriz olan birrrrr... David Beckham!
Filmle ilgili en hoşuma giden şeyler; espriler, kamera geçişleri, olayların anlatımı ve görseller. Bir de büyücü kız. Konuşmasını falan çok sevdim kızın, çok mistik. Sonra baktım ki Barcelona doğumluymuş, daha bir sevdim maşşallahhh.
Uzun lafın kısası, fena bir iş olmamış, izlemenizi öneririm. İzleyenler lütfen düşüncelerini yorum olarak bırakmayı unutmasın, film önerecek olan varsa onu da bekliyorum, dizim filmim kalmadı izleyecek.
Başka bir yazıda görüşmek üzere!
Hiç yorum yok: