Frida Kahlo | Aşk ve Acı

Frida Kahlo. Eminim ki hepimiz bu isme veya onun ikonik portrelerine bir şekilde aşinayız. Sosyal medyada fotoğraflarına ve ona ait sözlere, sokak duvarlarında resimlerine, internet sitelerinde o meşhur mektuplarına büyük ihtimalle birçoğumuz rastlamışızdır.


Ben de kısa bir süre öncesine kadar Frida Kahlo hakkında sadece birkaç şey biliyordum; ressam olduğu, kötü bir kaza sonucu sakat kaldığı ve büyük aşkı Diego Rivera. Aklımın bir köşesinde ise onunla ilgili daha fazla bilgi edinmek vardı. Yaklaşık 1 ay önce mağazada kitaplara bakınırken bir kitap dikkatimi çekti: Frida Kahlo | Aşk ve Acı. Hemen aldım ve biyografi niteliğindeki bu kitabı okumaya başladım. Ne kadar çok etkilendiğimi tarif edemem. Hakkında yüzeysel bilgilere sahip olmak böyle bir insan, kadın, sanatçı için haksızlıktır bence. Bu nedenle ben de, daha fazla kişiye ulaşması amacıyla kitaptan yararlanarak Frida Kahlo'nun yaşamından ve biraz da eserlerinden bahsetmek istiyorum.


Frida Kahlo, Alman bir baba ve Meksikalı bir annenin çocuğu olarak 1907 yılında, Meksika-Coyoacon'da dünyaya geldi. Doğum tarihi bile olay olan Frida, kendisini bir devrim kızı olarak gördüğü için doğum yılını 1910 diye ifade eder.

Akıllı ve özel bir insan olduğu çocukluğundan beri bellidir ve bu durumun her zaman farkında olan babası Frida'nın en iyi eğitimi alabilmesi için tüm imkanlarını kullanarak onu üniversitede Ulusal Hazırlık Okulu'na gönderir. Okulunda daha marjinal bir gruba dahil olan Frida, ilk büyük aşkıyla da bu vesileyle tanışır. Aynı gruptan çok iyi anlaşan ve yakın iki arkadaş olan Frida ve Alejandro Gomez Arias'ın ilişkisi aşka dönüşür. 

17 Eylül 1925'te ise Alejandro ve Frida şehirde dolaşırken bir otobüse binerler ve Frida'nın tüm hayatını etkileyecek, hatta şekillendirecek olan o korkunç kaza gerçekleşir. Tren, onların da içinde bulunduğu otobüse çarpar ve büyük bir demir parçası Frida'nın sırtına girerek omurgasını ve kalça kemiğini parçalar. Bu olaydan sonra hiçbir zaman tam anlamıyla iyileşemez, onlarca kez ameliyat olur ve vücudunu tutması için 30'dan fazla korse değiştirmek zorunda kalır.


Aslında doktor olmak isteyen Frida, bu kazanın bir sonucu olarak ressam olarak karşımıza çıkmıştır. Odasındaki yatağında uzun bir süre yatmak zorunda kaldığı için ablası tavana bir ayna yaptırır. Frida ilk başta bu halini görmekten rahatsız olsa da daha sonra babasının ona gerekli malzemeleri almasıyla ufak ufak resim yapmaya başlar. Bu sırada da çok aşık olduğu ama bir süre sonra yanında olmayan Alejandro'ya da aşk mektupları yazmaya, durumunu ve acılarını anlatmaya devam eder.

Frida'yı, "Frida Kahlo" yapanın geçirdiği kaza, acıları ve aşkları olduğunu söylemek yanlış olmaz. Ünlü ve başarılı bir ressam olan Diego Rivera ile de iyileştikten sonra resim aracılığıyla tanışır. (Öncesinde de okul zamanı Diego, onun okuluna gelmiştir) 1929 yılında evlenen çift, ölümüne dek birbirlerinden tamamen kopamaz. Diego ile birçok şey yaşar ve paylaşır. Frida'nın en büyük isteği olan fakat çoğu zaman sakatlığının engel olduğu dünyayı gezme planları da Diego ile başlar. Amerika'ya seyahat ederler ve bir süre orada kalırlar. Sergiler açılır, Frida'nın da ünü iyice yayılır. Frida, acı çektikçe kendini daha çok resim yapmaya adar. Aynı şeyi, Diego onu diğer kadınlarla aldattığı zaman da yapar. Resim yapmak, onun en büyük tutkusu ve acılarının hafiflemesi için bir kaçış eylemi olur.

"Frida Kahlo, gerçekte normalin çok üzerinde bir yaşama gücüne ve acıya karşı dayanıklılığa sahip, harika bir varlıktır... Frida Kahlo olağanüstü güzel bir kadındır, genel geçer bir güzellik değildir onunki, tıpkı ürettiği yapıt gibi müstesna ve karakterlidir." - Diego Rivera


Bazı ünlü ressamlar onun tarzını Sürrealist olarak tanımlasa da o bunu hiçbir zaman kabul etmez. Kendi gerçeğini resmettiğini söyler.

"Yapıtım: Asla yazılamayacak denli güzel özyaşam öykümdür."

Her ne kadar fiziksel ve ruhsal acılarla baş etmek zorunda kalsa da Frida, kendisinin ve çevresinin de aktardığına göre oldukça neşeli, güler yüzlü, çevresine karşı ilgili ve duyarlı bir kadındır. Yaşamı boyunca birçok ünlü ressam, sanatçı ve siyaset adamıyla bir araya gelme fırsatı bulur ve tanıştığı insanlar üzerinde her zaman olumlu bir izlenim bırakır. Hem karakteri ve yeteneği ile hem de güzelliği ve çekiciliği ile ilgi odağı olur. Öyledir ki Lev Troçki de evli olmasına rağmen Frida'nın etkisinden kurtulamaz ve bir süre aşk yaşarlar.

Frida Kahlo'nun pek bilinmeyen bir diğer aşkı da fotoğrafçı Nickolas Muray'di. Onlar da birbirlerine tutku ile bağlıydı. Ancak Nickolas da Frida'nın Diego'ya olan bağlılığını ve bitmeyecek olan aşkını biliyordu. Bu ilişki de çok uzun sürmedi.


Eserlerine gelecek olursak... Bedeninde ve ruhunda hissettiği acıyı yaptığı her resimde yansıtmıştır. Eminim ki resimlerine veya bazı portrelerine baktığımızda bu acıyı biz de görebiliriz. Kaza, bedeninde hissettiği acılar, çocuk sahibi olamaması ve çocuğunu kaybetmesi, Diego'ya duyduğu aşk ve acı...


"Neden yürümek için ayaklarım olsun ki, uçmak için kanatlarım var."

"...Onlara yaşamımın acıklı bir öykü olduğunu, resim yapmanın da yaşamımdan bir farkı olmadığını söyleme cüretini gösterebilir miyim acaba?"

Her yaşadığı ve her cümlesiyle beni fazlasıyla etkiledi Frida Kahlo. Daha fazlasını merak edenler ve okumak isteyenler varsa:  Rauda Jamis - Frida Kahlo | Aşk ve Acı.

Birazcık uzun bir yazı oldu ama umarım keyifle okumuşsunuzdur. Benim, paylaşmaktan keyif aldığım bir hikaye oldu.

Görüşmek üzere...


Aylin


1 yorum:

  1. Off nasıl etkileyici bir hikaye :( Hijo de puta Diego.......

    YanıtlaSil

Blogger tarafından desteklenmektedir.